Sunday, May 29, 2005

I Think I'm Paranoid

Bunu yaptım: http://www.4degreez.com/misc/personality_disorder_test.mv

ve böyle çıktım:


Paranoid: Moderate
Schizoid: High
Schizotypal: Low
Antisocial: Low
Borderline: Low
Histrionic: Moderate
Narcissistic: Low
Avoidant: High
Dependent: Low
Obsessive-Compulsive: High


Paranoid: Moderate ibaresi yalanın en kuyruklusu. Paranoyağın önde gideniyim ben ayol. Kesin bir yanlışlık var bu testte, kesin.

Friday, May 27, 2005

Victorious


This is me right after Liverpool lifted the cup, giving the famous victory sign with my England jersey. And by the way till I went to the stadium and saw Liverpool fans, I was praying that Milan won...well people change don't they:)

3-3

You know what the worst feeling that a man can experince is? No not sorrow, not fear, not hatred nor love:) It's definitely DESPERATION. When you are confronted with a situation where you would literally do anything but at the same time you realize that there is nothing to be done...there is your endpoint emotionally.

Two days ago was the Champions League Final in Istanbul that I have been awaiting for so long. And what did I do? Just about 20 meters away from the entrance, I realized that my ticket was not where it supposed to be!!! Yeah, the whole world collapsed right at that moment and for about an hour I took a cruel trip to hell and back.

Luckily though I managed to get a replacement ticket and witness one of the greatest comebacks in the history of football. What an incredible night it was...both for me and the Liverpool fans all around the world.

I think I believe in miracles...

Saturday, May 21, 2005

I'm Still Alive

Siteye uzun zamandır birşey yazmıyorum ama merak etmeyin, hala yaşıyorum...şimdilik.

Thursday, May 12, 2005

Quote of the Day III

False hopes can only cause pain.


Taken from the film Un Long Dimanche de Fiancailles by Jean-Pierre Jeunet.

Monday, May 09, 2005

Soldier of Fortune

Dinlediğinizde zaman ve mekan ayrımı gözetmeksizin tüylerinizi diken diken eden, kanınızı donduran ve muhtemelen gözlerinizi doldurup uzaklara, çok uzaklara dalmanıza sebebiyet veren şarkılar vardır. Genelde derinlerde bir yerde iz bırakmış olan çok spesifik bir olay veya kişiyi hatırlatır bu şarkılar ve bu yüzden sizin için çok ama çok özellerdir. Benim de Cat Stevens - Lady D'arbanville veya Chroma Key - On The Page gibi derin yaraları olan şarkılarım vardır ama hiçbiri dünyanın gelmiş geçmiş en mükemmel balladı olan Soldier of Fortune'un yerini tutamaz.

Ritchie Blackmore ve David Coverdale'e sevgilerimle...


I have often told you stories
About the way
I lived the life of a drifter
Waiting for the day
When I'd take your hand
And sing you songs
Then maybe you would say
Come lay with me love me
And I would surely stay

But I feel I'm growing older
And the songs that I have sung
Echo in the distance
Like the sound
Of a windmill goin' 'round
I guess I'll always be
A soldier of fortune

Many times I've been a traveller
I looked for something new
In days of old
When nights were cold
I wandered without you
But those days I thougt my eyes
Had seen you standing near
Though blindness is confusing
It shows that you're not here

Now I feel I'm growing older
And the songs that I have sung
Echo in the distance
Like the sound
Of a windmill goin' 'round
I guess I'll always be
A soldier of fortune
Yes, I can hear the sound
Of a windmill goin' 'round
I guess I'll always be
A soldier of fortune

Wednesday, May 04, 2005

Hav Hav

Eğer tamamıyla kaza sonucu bir köpeğin kuyruğuna basarsanız, ne kadar suçsuz olsanız da, özür dileseniz de, af dileseniz de, pişman olsanız da, diz çöküp yalvarsanız da köpek sizi ısıracaktır.

Çünkü hareketlerinizden, dediklerinizden, mimiklerinizden tek kelime anla(ya)maz.

Monday, May 02, 2005

Hand

Sometimes it just won't go...won't go the way you feel, won't go the way you planned, won't go the way you want, won't go the way you hoped.

And it is at such times when you need a helping hand the most. A hand that will claw you back to life.

I'm in desperate need of a hand right now.

Sunday, May 01, 2005

The Accent Thing

Irkçı falan değilim elbet ama Fransızlar pek sevdiğim bir ulus değildir. "Hayatında kaç Fransız tanıdın ki?" derseniz "1 veya 2" derim ama olsun bu sevmememe engel değil. Üstelik Al Bundy'nin kutsallığına inanan bir birey olarak üstadın şu müthiş vecizesini de hatırlatmadan geçemeyeceğim:

"It is wrong to be French!!"

Herneyse, Fransızları sevmesem de Fransız kadınlar İngilizce konuştuğunda ölüp bitiyorum resmen. Allahım o ne şirinlik, o ne tatlılık, o ne "gel sık yanağımı"lık, o ne aksandır yarabbim?
2 sene önce Danone'da staj yaparken ne kadar mutluydum bilemezsiniz. Tek görevim yurtdışındaki firmalarla telefon görüşmesi yapmaktı ve Danone, Fransız bir şirket olduğu için de görüştüğüm firmaların çoğu Fransız oluyordu. Tabi arada öküz gibi seslere de rastlamıyor değildim ama genelde telefonları müthiş aksanlı Fransız ablalarımız açıyorlardı...ve daha birkaç saniye geçmeden hayallere dalıyordum ben bile...düşünsenize, Fransız, sekreter, aksan...ehueheu çok abazayım:P

Neyse işte o telefon görüşmeleri, özellikle de görüşme biterken şımarık kız çocuğu edasıyla "Bye Byeeee" demeleri ömrümün sonuna dek kulaklarımdan silinmeyecek.

Peki bütün bunlar nerden aklıma geldi...geçen Big Fish'i izliyordum ve Fransa'nın yetiştirdiği en ütopik kadınlardan biri olan Marion Cotillard da müthiş sevimli aksanıyla filmde boy gösteriyordu.

Yerim onu ben:)