1981-2005
Nereden başlayacağımı tam bilemiyorum şu an. Aslında yazmak istediklerim çok net kafamda. Ama yine de tahmin ettiğimden daha zormuş intihar mektubu yazmak:)
Sanırım hepiniz için büyük bir şok olacak bu yaptığım. Aslına bakarsanız ben de işin bu raddeye geleceğini hiç tahmin etmiyordum. Evet, geçmişte de düşünmüştüm gerçi hayatıma son vermeyi birçok kez ve asla düşüncelerimi eyleme dönüştürecek cesareti bulamamıştım kendimde ama özellikle son 1.5 senedir hayatımı bir nebze olsun istediğim raya oturtmuştum. Çok mutlu olmasam bile sabahları uyandığımda “Ufff yine mi aynı işkence” demiyordum en azından. Ve artık aynı hataları tekrarlamayıp, hayatımı yeniden çıkmaza sürüklemeyeceğim konusunda o kadar güveniyordum ki kendime...
Gelin görün ki her yol ayrımında yanlış seçimi yapmaktaki ustalığıma devam ettim. Labirentin çıkışına ne kadar yaklaşırsam yaklaşayım tekrar dolambaçın içine döndüm ısrarla. Sonuçta da özellikle son 4 aydır herşey eski haline döndü. Okul durumum, hiç olmayan aşk hayatım, maddi sıkıntılarım...off yazması bile ne kadar sıkıcı.
Herşey eski haline döndü ve şu an ne yazık ki sandığım kadar, ya da eskisi kadar, güçlü olmadığımı farkettim. Sorunlarımla yaşamayı öğrenebildiğimi, bunu becerdiğimi sandığım anlarda tek yaptığım sorunlarımdan kaçarak, onları görmezden gelerek, onlar yokmuş gibi davranarak kurtulabileceğimi ummakmış meğer. “Yok ki birşeyim, iyiyim ben” dedim yüzünüze, sizi ve daha da önemlisi kendimi inandırmaya çalıştım bu yalana...güldüm eğlendim sizinle beraber, içimde büyüyen karanlığı hissettirmemeye gayret gösterdim...fakat gece yatağa yatıp gerçek hayatımla başbaşa kaldığımda ağladım saatlerce o karanlığın içinde...her gece...her gece kavga ettim kendimle ve yenilen ben oldum...ikiyüzlü insanlardan tiksinirken belki de yapılabilecek en adi ikiyüzlülüğü yaptım kendime,sizlere...ama artık bu oyunu sürdürmek istemiyorum...ikiyüzlü davranmak büyük bir yük koyuyor omuzlarıma...mutlu biri değilim ben ve hiç olmadım da...hayatı, hayatımı sevmiyorum, yaptığım ikiyüzlülük için de ayrıca tiksiniyorum kendimden...ama işte dediğim gibi gerçekle yüzleşecek kadar güçlü değilmişim demek ki sahte bir maske takmak zorunda kaldım, özellikle sizlerle beraberken...o maskeydi belki de sorunlarımdan kurtulmak için umut bağladığım şey, ama farkettim ki o maske sorunlarımı asla yoketmiyor...ve edemeyecek...tek yapabildiği onları geçici bir süreliğine saklamak...
Evet biliyorum “Ben çok iyi bir insanım”, “çok iyi şeylere layığım” di mi? Ama nedense o iyi şeyler bir türlü karşıma çıkmadı, çıkmıyor ve çıkmayacak. Çünkü hayat iyiliği ödüllendirmekten öyle uzak ki...Hak (büyük harfle...intentionally), adalet, bu yeryüzünde olmayan, inancımı yitirdiğim kavramlar tamamıyla. İyiliğimin karşılığını göremedim hiçkimseden, daha doğrusu bu hayattan...ve ödüllendirilmek için de ölüp Cennet’e gitmeyi bekleyecek sabrım da kalmadı...öyle bir yer varsa tabi...Cehennem’e gitmek daha mantıklı, en azından orada acı çekmem için geçerli bir sebep olacak (bkz: intihar) fakat bu dünyada acı çekmeyi hakedecek birşey yaptığıma inanmıyorum...buna belki de tüm isyanım, hazmedemediğim, kabullenemediğim acı gerçek bu...hakettiğini (hakettiğine inandığını) bulamamak.
Şu an duyar gibiyim “Keşke yapmasaydın, herşey düzelirdi, çıkmadık candan ümit kesilmez hem, yarının ne getireceğini kim bilebilir, sen de mutlu olurdun elbet bir gün, vs. vs.” dediğinizi. Ama inanın artık bekleyecek gücüm ve sabrım kalmadı mutluluğu...yok, tükendi. O “çıkmadık can” çoktan çıktı ve gitti...
------------------------------------------------------------------------------------------------
Eğer gökyüzüne baktığınızda kayan bir yıldız görüyorsanız ve tutacak hiçbir dilek bulamıyorsanız, geleceğin sizin için hiçbir anlamı yok demektir. Hiçbir anlamı olmayan o geleceği yaşamaksa geleceğin kendisinden daha da anlamsız olurdu zaten...Ne dileyebilirdim ki hem?...Para?...Üç günde elinizden uçup gidecek sahte bir mutluluk...Aşk?...Sonunda her zaman acı çeken BEN oluyorum...Seks?...Sabah uyandığınızda yanınızdaki kadına sımsıkı sarılıp öpmek içinizden gelmiyorsa hiçbir anlamı olmayan bir zevk...Okul?...Ego tatmin alanından başka birşey değil...İş?...Kölelik...
Geleceğim anlamsız da geçmişim çok farklı mı sanki...Güzel bir söz vardır, “You’re nobody until somebody loves you.” Evet ben hiçbirşeyim, hiçkimseyim. Bunca sene tek bir insanın bile sevgisini kazanamamış, kendine aşık edememiş biri olarak, hayatında hiçkimseyi mutlu edememiş, hiçkimseyi bir saniye olsun kahkahalarla güldürememiş biri olarak hiçbirşeyim ben. Sırf bu bile yeterli bir sebep intihar için aslında. Zaten içimde en çok kalan şey de sevdiğim bir kıza kucaklar dolusu çiçek verip yüzündeki o tarif edilemez mutluluğu görememiş olmak. Keşke buna bir kerecik olsun fırsatım olabilseydi...
Tabi şimdi merak da ediyorsunuzdur bu işi hangi yöntemle yapacağımı...ya da yaptığımı desem daha doğru olur çünkü siz bunları okuduğunuzda ben çoktan huzuruma kavuşmuş olacağım:) 5. kattan atlamak oldukça riskli, “natural born loser” olarak kesin bir mucize olur ölmem, kurtulurum bir de üstüne sakat kalırım...al başına belayı:) Bir kutu hap yutsam kurtulma şansım yüksek, midemi yıkadılar mı planım yarım kalır. Köprü desen çok klişe. Daha orijinal, biraz daha yaratıcı bir ölüm hakettiğimi düşünüyorum ve öyle de yapacağım...Nasıl mı...Orası sürpriz, şimdi söyleyip işin büyüsünü kaçıramam. Gazetelerden, televizyonlardan falan öğrenirsiniz zaten.
Bugüne kadar hiçbirinizi üzmemek için elimden gelen herşeyi yaptım. İnsanları kırmamak, incitmemek konusundaki hassasiyetimi biliyorsunuz zaten. Ve şimdi bütün yılların acısını çıkarırcasına size tattırabileceğim en büyük acıyı tattıracağım. Oldum olası insanlarla olan ilişkilerimde bencil ve kırıcı davranmamayı ilke edinmişimdir. Fakat kusura bakmayın, artık başkalarını üzmemek adına kendimi feda etmekten bıktım. Bugüne kadar yapmadığım tüm bencilliklerin intikamını almak için yapabileceğim en bencil hareketi yapacağım gözümü bile kırpmadan....sadece ama sadece kendi mutluluğum için...ve size birşey söyleyeyim mi...şu an hiçbirinizin ne kadar üzüleceği zerre kadar umrumda değil. Nihayet başkaları için üzülmemeyi öğrenebildim sonunda. Biraz geç oldu gerçi ama...
Ölümümden dolayı içinizden biraz da olsa suçluluk veya pişmanlık hissine kapılacak olan var mı bilemiyorum ama inanın bana hiçbiriniz suçlu değilsiniz...kendimi bu dipsiz kuyunun en dibine sokan, ikiyüzlü azılı katil benim sadece...kendimim...kendi hatalarım, pişmanlıklarım. Fırsat versem bana seve seve yardım ederdiniz hepiniz biliyorum ama...olmadı, güçsüz olduğumu sizlere belli etmekten belki çekindim, belki de utandım...tüm sorunlarına rağmen hayatına son sürat devam eden, güçlü, olgun bir çocuğun rolünü oynadım hep...o çocuktu çünkü olmak isteyip de olamadığım.
Son olarak hayatımı kısa bir paragrafla özetleyeceğim sizlere...
Kendi ellerimle hayaller çizdim bir sürü...siyah-beyaz hayaller...bazen de gri. Fakat sonra kendi ellerimle çizdiğim bu hayalleri yine aynı ellerle kırdım her defasında, parçaladım. Sonra aldım her bir parçayı elime usulca, batırdım kalbime teker teker...yine aynı ellerle. Ağladım...Kanadım...ve yeni hayaller çizdim kendime kanımla...siyah-beyaz hayaller...Sonra onları da parçaladım aynı ellerle yine...batırdım kalbime...ama artık kanamıyor kalbim...kalmadı kanım çünkü...bitti.
Hepinizi, ama hepinizi tahmin edemeyeceğiniz ve buraya harflerle sığdıramayacağım kadar çok seviyorum...
Elveda...
(Şu an aklıma geldi, son bir ricam olacak sizden. Bu post'un altındaki comment kısmına LÜTFEN düşüncelerinizi, duygularınızı, şu an aklınızdan geçenleri yazın. İster küfür edin ister "seni seviyorum" diyin orası önemli değil. Bir nevi hatıra defteri gibi birşey olsun arkamda, insanlar girip okuyabilsin yazılanları, bir de sizin gözünüzden duysunlar beni istedim.)
Sanırım hepiniz için büyük bir şok olacak bu yaptığım. Aslına bakarsanız ben de işin bu raddeye geleceğini hiç tahmin etmiyordum. Evet, geçmişte de düşünmüştüm gerçi hayatıma son vermeyi birçok kez ve asla düşüncelerimi eyleme dönüştürecek cesareti bulamamıştım kendimde ama özellikle son 1.5 senedir hayatımı bir nebze olsun istediğim raya oturtmuştum. Çok mutlu olmasam bile sabahları uyandığımda “Ufff yine mi aynı işkence” demiyordum en azından. Ve artık aynı hataları tekrarlamayıp, hayatımı yeniden çıkmaza sürüklemeyeceğim konusunda o kadar güveniyordum ki kendime...
Gelin görün ki her yol ayrımında yanlış seçimi yapmaktaki ustalığıma devam ettim. Labirentin çıkışına ne kadar yaklaşırsam yaklaşayım tekrar dolambaçın içine döndüm ısrarla. Sonuçta da özellikle son 4 aydır herşey eski haline döndü. Okul durumum, hiç olmayan aşk hayatım, maddi sıkıntılarım...off yazması bile ne kadar sıkıcı.
Herşey eski haline döndü ve şu an ne yazık ki sandığım kadar, ya da eskisi kadar, güçlü olmadığımı farkettim. Sorunlarımla yaşamayı öğrenebildiğimi, bunu becerdiğimi sandığım anlarda tek yaptığım sorunlarımdan kaçarak, onları görmezden gelerek, onlar yokmuş gibi davranarak kurtulabileceğimi ummakmış meğer. “Yok ki birşeyim, iyiyim ben” dedim yüzünüze, sizi ve daha da önemlisi kendimi inandırmaya çalıştım bu yalana...güldüm eğlendim sizinle beraber, içimde büyüyen karanlığı hissettirmemeye gayret gösterdim...fakat gece yatağa yatıp gerçek hayatımla başbaşa kaldığımda ağladım saatlerce o karanlığın içinde...her gece...her gece kavga ettim kendimle ve yenilen ben oldum...ikiyüzlü insanlardan tiksinirken belki de yapılabilecek en adi ikiyüzlülüğü yaptım kendime,sizlere...ama artık bu oyunu sürdürmek istemiyorum...ikiyüzlü davranmak büyük bir yük koyuyor omuzlarıma...mutlu biri değilim ben ve hiç olmadım da...hayatı, hayatımı sevmiyorum, yaptığım ikiyüzlülük için de ayrıca tiksiniyorum kendimden...ama işte dediğim gibi gerçekle yüzleşecek kadar güçlü değilmişim demek ki sahte bir maske takmak zorunda kaldım, özellikle sizlerle beraberken...o maskeydi belki de sorunlarımdan kurtulmak için umut bağladığım şey, ama farkettim ki o maske sorunlarımı asla yoketmiyor...ve edemeyecek...tek yapabildiği onları geçici bir süreliğine saklamak...
Evet biliyorum “Ben çok iyi bir insanım”, “çok iyi şeylere layığım” di mi? Ama nedense o iyi şeyler bir türlü karşıma çıkmadı, çıkmıyor ve çıkmayacak. Çünkü hayat iyiliği ödüllendirmekten öyle uzak ki...Hak (büyük harfle...intentionally), adalet, bu yeryüzünde olmayan, inancımı yitirdiğim kavramlar tamamıyla. İyiliğimin karşılığını göremedim hiçkimseden, daha doğrusu bu hayattan...ve ödüllendirilmek için de ölüp Cennet’e gitmeyi bekleyecek sabrım da kalmadı...öyle bir yer varsa tabi...Cehennem’e gitmek daha mantıklı, en azından orada acı çekmem için geçerli bir sebep olacak (bkz: intihar) fakat bu dünyada acı çekmeyi hakedecek birşey yaptığıma inanmıyorum...buna belki de tüm isyanım, hazmedemediğim, kabullenemediğim acı gerçek bu...hakettiğini (hakettiğine inandığını) bulamamak.
Şu an duyar gibiyim “Keşke yapmasaydın, herşey düzelirdi, çıkmadık candan ümit kesilmez hem, yarının ne getireceğini kim bilebilir, sen de mutlu olurdun elbet bir gün, vs. vs.” dediğinizi. Ama inanın artık bekleyecek gücüm ve sabrım kalmadı mutluluğu...yok, tükendi. O “çıkmadık can” çoktan çıktı ve gitti...
------------------------------------------------------------------------------------------------
Eğer gökyüzüne baktığınızda kayan bir yıldız görüyorsanız ve tutacak hiçbir dilek bulamıyorsanız, geleceğin sizin için hiçbir anlamı yok demektir. Hiçbir anlamı olmayan o geleceği yaşamaksa geleceğin kendisinden daha da anlamsız olurdu zaten...Ne dileyebilirdim ki hem?...Para?...Üç günde elinizden uçup gidecek sahte bir mutluluk...Aşk?...Sonunda her zaman acı çeken BEN oluyorum...Seks?...Sabah uyandığınızda yanınızdaki kadına sımsıkı sarılıp öpmek içinizden gelmiyorsa hiçbir anlamı olmayan bir zevk...Okul?...Ego tatmin alanından başka birşey değil...İş?...Kölelik...
Geleceğim anlamsız da geçmişim çok farklı mı sanki...Güzel bir söz vardır, “You’re nobody until somebody loves you.” Evet ben hiçbirşeyim, hiçkimseyim. Bunca sene tek bir insanın bile sevgisini kazanamamış, kendine aşık edememiş biri olarak, hayatında hiçkimseyi mutlu edememiş, hiçkimseyi bir saniye olsun kahkahalarla güldürememiş biri olarak hiçbirşeyim ben. Sırf bu bile yeterli bir sebep intihar için aslında. Zaten içimde en çok kalan şey de sevdiğim bir kıza kucaklar dolusu çiçek verip yüzündeki o tarif edilemez mutluluğu görememiş olmak. Keşke buna bir kerecik olsun fırsatım olabilseydi...
Tabi şimdi merak da ediyorsunuzdur bu işi hangi yöntemle yapacağımı...ya da yaptığımı desem daha doğru olur çünkü siz bunları okuduğunuzda ben çoktan huzuruma kavuşmuş olacağım:) 5. kattan atlamak oldukça riskli, “natural born loser” olarak kesin bir mucize olur ölmem, kurtulurum bir de üstüne sakat kalırım...al başına belayı:) Bir kutu hap yutsam kurtulma şansım yüksek, midemi yıkadılar mı planım yarım kalır. Köprü desen çok klişe. Daha orijinal, biraz daha yaratıcı bir ölüm hakettiğimi düşünüyorum ve öyle de yapacağım...Nasıl mı...Orası sürpriz, şimdi söyleyip işin büyüsünü kaçıramam. Gazetelerden, televizyonlardan falan öğrenirsiniz zaten.
Bugüne kadar hiçbirinizi üzmemek için elimden gelen herşeyi yaptım. İnsanları kırmamak, incitmemek konusundaki hassasiyetimi biliyorsunuz zaten. Ve şimdi bütün yılların acısını çıkarırcasına size tattırabileceğim en büyük acıyı tattıracağım. Oldum olası insanlarla olan ilişkilerimde bencil ve kırıcı davranmamayı ilke edinmişimdir. Fakat kusura bakmayın, artık başkalarını üzmemek adına kendimi feda etmekten bıktım. Bugüne kadar yapmadığım tüm bencilliklerin intikamını almak için yapabileceğim en bencil hareketi yapacağım gözümü bile kırpmadan....sadece ama sadece kendi mutluluğum için...ve size birşey söyleyeyim mi...şu an hiçbirinizin ne kadar üzüleceği zerre kadar umrumda değil. Nihayet başkaları için üzülmemeyi öğrenebildim sonunda. Biraz geç oldu gerçi ama...
Ölümümden dolayı içinizden biraz da olsa suçluluk veya pişmanlık hissine kapılacak olan var mı bilemiyorum ama inanın bana hiçbiriniz suçlu değilsiniz...kendimi bu dipsiz kuyunun en dibine sokan, ikiyüzlü azılı katil benim sadece...kendimim...kendi hatalarım, pişmanlıklarım. Fırsat versem bana seve seve yardım ederdiniz hepiniz biliyorum ama...olmadı, güçsüz olduğumu sizlere belli etmekten belki çekindim, belki de utandım...tüm sorunlarına rağmen hayatına son sürat devam eden, güçlü, olgun bir çocuğun rolünü oynadım hep...o çocuktu çünkü olmak isteyip de olamadığım.
Son olarak hayatımı kısa bir paragrafla özetleyeceğim sizlere...
Kendi ellerimle hayaller çizdim bir sürü...siyah-beyaz hayaller...bazen de gri. Fakat sonra kendi ellerimle çizdiğim bu hayalleri yine aynı ellerle kırdım her defasında, parçaladım. Sonra aldım her bir parçayı elime usulca, batırdım kalbime teker teker...yine aynı ellerle. Ağladım...Kanadım...ve yeni hayaller çizdim kendime kanımla...siyah-beyaz hayaller...Sonra onları da parçaladım aynı ellerle yine...batırdım kalbime...ama artık kanamıyor kalbim...kalmadı kanım çünkü...bitti.
Hepinizi, ama hepinizi tahmin edemeyeceğiniz ve buraya harflerle sığdıramayacağım kadar çok seviyorum...
Elveda...
(Şu an aklıma geldi, son bir ricam olacak sizden. Bu post'un altındaki comment kısmına LÜTFEN düşüncelerinizi, duygularınızı, şu an aklınızdan geçenleri yazın. İster küfür edin ister "seni seviyorum" diyin orası önemli değil. Bir nevi hatıra defteri gibi birşey olsun arkamda, insanlar girip okuyabilsin yazılanları, bir de sizin gözünüzden duysunlar beni istedim.)