Monday, April 11, 2005

Nasreddin Hodja

Now and then I will be posting in Turkish when I feel like doing so.


Bugün Beşiktaş-Üsküdar vapurunda bir yandan güneşli tarafa oturduğum için kendime, bir taraftan rüzgar sebebiyle sigarasının külleri üstüme gelen yanımdaki adama sinir olmuş vaziyetteyken Köprü'ye takıldı gözüm. Biraz da canım sıkkın olduğundan mıdır nedir, 2-2.5 sene önce, insanlardan, okuldan, kendimden (kısaca "hayattan" da diyebiliriz) bıkmış olduğum depresyon günlerimde bir arkadaşımla yaptığım bir diyalog geldi aklıma.

O: Zekisin ama bu kendini köprüden atma isteğini engellemeye yetmiyor gördüğüm kadarıyla.
Ben: Evet ama atladıktan sonra suya düşmem kaç saniye sürer ve suya hangi hızla çarparım bunu rahatlıkla hesaplayabilirim.

Şincik bu iki satırdan çıkaracağınız sonuçlar nedir?

1) Arkadaşımın da dediği gibi ben zeki bir insanım.
2) Fiziğim (ders olan fizik) gerçekten dediklerimi hesaplamama elverecek kadar iyi.

Hehhehehe neyse saçmalamayı bırakıyorum.

Bu diyaloğu anımsadıktan hemen sonra köprüden atlayan insanları düşündüm. Aklıma ilk gelen de gözümüzün içine baka baka "Yaşamak istemem artık aranızda..." dedikten sonra kendisini Boğaz'ın serin sularına bırakan usta gitarist Yavuz Çetin oldu. Hemen ardından da ekşisözlük'de okuduğum bir fıkrayı hatırladım. Yavuz Çetin başlığında, "Bu fıkrayı Yavuz anlatmıştı bana" diye yazılan bir fıkra. Öyle insanı yerlere yatıran, gülme krizine sokan bir fıkra değil elbet (öyle bir fıkra var mı ki bu arada?) ama çok ince bir zekanın ürünü olduğuna inandığım için bayağı tutmuştum bu fıkrayı. Uzun lafın kısası, bugün Beşiktaş-Üsküdar vapurunda aklıma gelen bu fıkrayı sizlerle paylaşmak ve bu sebeple de Yavuz Çetin'i bir kez daha saygıyla anmak istiyorum (öff ne kadar klişe oldu bu be).

Fıkramız şöyle:

Nasreddin Hoca evinde iki tane sarar, birini evinde içer, diğerini de göl kenarında içmek ister. Yanına da bir tas yoğurt alır. Biner eşeğine, gölün yolunu tutar. Hoca göl kenarına geldiğinde eşeğe ters binmiş olduğunu farkeder, inmeye çalışırken de eşekten düşer. Lakin kafa iyi olduğu için keyfini hiç bir şey kaçırmaz. Oturur gölün kenarına yakar ikinci cigarasını başlar tüttürmeye, bir de bakar ki köy ahalisinden biri gelmektedir. Hemen cigarayi taşların arasına saklar, panikten ne yapacağını şaşırıp yoğurdu kaşık kaşık göle dökmeye başlar. Adam yaklaşır:

- Hoca, Hoca ne yapıyorsun?

Hoca sinirlenir adam bir an önce gitsin diye

- Çek git yahu görmüyor musun rahat birak beni!

Adam garip garip hocaya bakip arkasını dönüp gider. Hoca cigarasindan bir nefes çeker, dumanini üfler ve der:

- Kim bilir bu ibne millete ne anlatacak şimdi?

0 Comments:

Post a Comment

<< Home